Cinsel Saldırı Suçu

Cinsel taciz, cinsel saldırı ve cinsel istismar suçunun ispatlanması hususu, suçun mahiyeti gereğince çok tartışmalı bir konu olmaktadır. Fakat Yargıtay içtihatlarında, bahsi geçen suçların ispatlanması konusunda birtakım kriterler getirmiştir. Yargıtay tarafından belirlenen bu olgular ise şu şekildedir;

Şikayetçi olan suçun mağdurunun şikayetini dile getirme süresi


Yargıtay, cinsel saldırı suçuna ilişkin olarak şikayetin, makul bir sürede yapılması gerektiğini dile getirmektedir. Ancak takdir edilir ki makul süre olaydan olaya değişiklik gösterebilmektedir. Bu konudaki Yargıtay kararı için;

Katılanın, olayın meydana gelmesinden üç gün sonra şikayetini dile getirmesi, sanığın, camide yaşanan olay nedeniyle arada husumet bulunmasından dolayı suç isnadında bulunulduğu yönündeki savunması, mahkemece katılana ilişkin yapılan gözlem, tanık polis memuru İlhan …‘ın duruşmada katılanın psikolojik durumu hakkındaki beyanı ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında, katılanın başka delille desteklenmeyen beyanları dışında, sanığın atılı (basit cinsel saldırı) suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, bozma nedenidir. ( Y 14C.D-K.2019/11624 )

İlgili Yazı: Cinsel İstismar Suçu

Suçun mağdurunun sanığı tanıyıp tanımadığı


Yargıtay’ın kabulüne göre cinsel saldırı suçunun mağduru, sanığı olay gerçekleşmeden önce tanımıyorsa mağdurun beyanına daha bir önem verilmelidir. Türk hukuku, cinsel suçlar bağlamında mağdurun tarafından olmaktadır. Bu bakımdan mağdurun beyanı esas ilkesi kabul görmektedir. Eğer suçun faili ya da mağduru olan kişi, alanında uzman bir Ankara ceza avukatı meslektaşlarımızdan destek almaz ise hak kayıpları ve ağır sonuçlarla karşı karşıya kalma ihtimalleri yüksektir. Bu konudaki Yargıtay kararı için;

Olaydan önce tanımadığı sanığa kendi onur ve namusunu ilgilendiren bir konuda iftira atması için geçerli sebep bulunmayan mağdurenin, özünde değişmeyen samimi anlatımları, teşhis tutanağı, tanık … ve müşteki … aşamalarda değişmeyen, tanık … olayın sıcaklığı ile alınan samimi beyanları ve tüm dosya kapsamı karşısında; sanığın olay günü okuldan çıkıp yürümekte olan mağdurenin karşısına çıkarak bacaklarını okşamak şeklinde gerçekleşen eylemi nedeniyle TCK.nın 103/1. maddesi gereğince cezalandırılması gerekirken oluşa uygun olmayan gerekçeyle beraatine karar verilmesi, bozma nedenidir ( Y 14 C.D- K.2014/7982 ).

İlgili Yazı: İftira Suçu

Fail ile mağdur arasında bir husumetin varlığı


Fail ile cinsel saldırı suçunun mağduru arasında, olay gerçekleşmeden önce bir husumetin varlığı, olayın aydınlatılması bakımından araştırılmalıdır. Eğer taraflar arasında bir husumet bulunuyorsa, Yargıtay, mağdurun cinsel taciz, cinsel saldırı veya cinsel istismara maruz kaldığına ilişkin beyanını yeterli görmemektedir. Husumet ile anlatılmak istenen ise her türlü insan ilişkisi olabilir. Özellikle, geçmişte tarafların arasında geçmiş ve halen çözülmemiş sorunlar dikkate alınacak türden husumettir. Bu konudaki Yargıtay kararı için;

Mağdureler ile sanık arasında husumet bulunduğunun ve tarafsız tanığın görgüye ilişkin herhangi bir beyanının olmadığının tüm dosya içeriğinden anlaşılması karşısında, katılanın soyut iddiası dışında sanığın mahkumiyetine yeterli her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil olmadığı gözetilmeden, beraati yerine yazılı şekilde hüküm tesisi, bozma nedenidir ( Y 14 C.D- K. 2019/11339).

İlgili Yazı: Uyuşturucu Kullanma Suçu

Mağdurun beyanlarının tutarsız olması


Yargıtay’ın kabulüne göre cinsel saldırı suçunun mağduru kimsenin olayı betimlemesi ve sunduğu hikayesi, hayatın olağan akışına ve mantık kurallarına uygun olmalıdır. Aynı zamanda bahsi geçen beyanlar, yargılamanın tüm aşamalarında uyumlu olmalıdır. Yargıtay; biri biri ile çelişki içerisinde olan, hayatın olağan akışına ve mantığa ters düşen ve tereddütte bırakacak beyanları dikkate almamaktadır. Bu beyanlar, aynı zamanda delil olarakta kabul edilmemektedir. Bu konudaki Yargıtay kararı için;

Yargılama sırasında şikayetinden vazgeçen mağdurenin çelişkili ve tutarsız beyanları, savunma, mağdure tarafından kovuşturma evresinde kabul edilen yazışma içerikleriyle sanık müdafisinin temyiz dilekçesi ekinde yer alan yazışma muhtevasının mağdurenin soruşturma evresindeki beyanına aykırı oluşu ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında sanığın, mağdurenin rızası dışında konutuna girerek cinsel ilişkide bulunduğuna dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmayıp, mevcut haliyle mağdureye gönderdiği tespit edilen mesaj içerikleri nedeniyle eyleminin kül halinde tehdit suçunu oluşturduğu gözetilmeden, yazılı şekilde mahkumiyeti hükümleri kurulması, bozma nedenidir ( Y 14 C.D- K.2019/11684 ).

Mağdurun beyanı, uzmanlarca oluşturulan teknik nitelikteki deliller ile çelişmemelidir


Mağdurun yapacağı beyan; adli tıp raporu gibi olayı teknik boyutta ve kesin vakıalarla ispatlayan deliller ile çelişmemelidir. Kesin ve bilimsel veriler ile çelişen beyanlar dikkate alınmayacağı için delil sayılmayacaktır. Bu konudaki Yargıtay kararı için;

Suça sürüklenen çocuk müdafiin mağdura yönelik nitelikli cinsel saldırı eyleminde bulunulduğuna yönelik tanık beyanı olmadığına, alınan rapora göre mağdurun beyanlarına itibar edilemeyeceği belirtilmesine rağmen, mağdurun beyanı esas alınarak mahkumiyet hükmü kurulmasının dosya kapsamına uymadığına, mağdurda fiili livata izine rastlanmadığına, suça sürüklenen çocuk aleyhine delil bulunmadığına dair temyiz itirazları yerinde görülmediğinden 5271 sayılı CMK’nın 302/1. maddesi uyarınca TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİNE ( Y 8 C.D- K.2019/14536 ).

Mağdurun yaptığı beyan somut olmalıdır


Mağdurun, suça ilişkin yaptığı beyan, somut olgulara dayanmalıdır. Aksi halde mağdurun yapacağı soyut beyanlar dikkate alınmayacak ve bu sebeple de sanık beraat edecektir. Bu konudaki Yargıtay kararı için;

Olayın intikal şekli ve süresi, katılanın beyanları ile savunmaya göre sanık ile katılanın 24.10.2013 tarihinde evlenmesinin ardından yaşanan geçimsizlik nedeniyle bir süre sonra ailesinin yanına dönen katılanın 24.04.2014 günü sanığın kendisiyle zorla ilişkiye girdiğini iddia ederek şikayetçi olması, aşamalardaki ifadelerinde cinsel ilişkilerin zorla gerçekleştiğine dair anlatımlarının zorun ne şekilde olduğuna yönelik tarifleme içermeyip, soyut nitelikte bulunması ve tüm dosya içeriği nazara alındığında sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, ( Y 14 C.D- K.2019/10529 ).

Mağdurun olay gerçekleştikten sonra hemen üçüncü kişilere anlatması


Mağdurun, olay gerçekleştikten sonra zaman kaybetmeden üçüncü kişilere bu durumu açıklaması ve olayın anlatıldığı üçüncü kişilerin tanıklık etmesi, ispat açısından önemli bir husustur. Bu konudaki Yargıtay kararı için;

Ceza muhakemesi hukukuna göre, yargıç karar aşamasına hükmünü kesin bir yargıya dayandırmalıdır. Mahkeme hükmü olasılıklar üzerine bina edilemez. İspatın tam olmadığı hallerde “şüpheden sanık yararlanır ilkesi geçerlidir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na göre, “kuşkudan sanık yararlanır” kuralı uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine baglıdır. Gerçeklesme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamıs olaylar ve iddialar sanıgın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamaz.

Ceza mahkumiyeti, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diger bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan olası kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve baska türlü bir olusa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilebilmesinin başka bir yolu da bulunmamaktadır. ( Y CGK- K.2011/171 )

Yorum yapın